Skip to main content

UTMB - TDS 2015 (Sur Les Traces des Ducs de Savoie - Savoy Dükünün İzinde ) - 1. Bölüm

Mont Blanc’da koşma fikri ilk olarak youtube’da rastgele izlediğim bir video sonrasında düşmüştü aklıma. Sene 2012 idi, ben koşmaya daha yeni başlamıştım ve Aydos’ta 6K’lık patika koşularını ancak koşabiliyordum.  3 sene içinde TDS gibi bir yarışı koşabilecek seviyeye gelebilmem benim için hayret verici bir durum aslında 

Neden TDS?
Aslında sebebi biraz cahillik. UTMB organizasyonu dahilinde Mont Blanc çevresinde 4 ana yarış koşuluyor tüm yarış haftası boyunca. Büyüklüklerine göre sırasıyla OCC, CCC,TDS ve UTMB –Bir de PTL var ama bambaşka bir şey o yüzden kapsam dışı bıraktım-. Bunların içinde en zoru ve en popüleri UTMB; 168K ve 9600mt irtifa kazancı içeren bir yarış bu. Ardından ise TDS geliyor.  119K ve 7300mt irtifa kazancı vaadediyor TDS size J Gerçekten zor bir yarış. Bu yarışlara katılabilmek için gene UTMB organizasyonu tarafından tanınmış yarışlarda koşarak puan toplamanız gerekiyor. Ülkemizdeki belli başlı ultralarda puan veriyor. UTMB 8 puan –artık 9 puan- TDS ise 3 puan istiyor başvuru yapabilmeniz için. Ben 2014 senesi içinde  İznik Ultra’da 80K koşarak 2 puan ve ardından Kapadokya Ultra’da 60K koşarak 1 puan aldım ve toplam 3 puana ulaştım. Yeterli puana ulaştıktan sonra artık kayıt için başvuru yapma hakkına sahip olabiliyorsunuz. Sonrasında ise şansın size gülmesi için dua ediyorsunuz J

TDS Rota

Ben 3 puana erişince direkt TDS’ye başvurdum. Bu yarışların zorlukları mesafeye ve yükseklik kazancına göre değişsede bir de parkur yapısına göre teknik zorluk derecelendirmesi var. 

Technical Data
 Organizasyona göre en teknik ve zor parkur ise TDS parkuru. Bu dört yarış içerisinde en az talep alan TDS, en çok talep alan ise OCC. Çoğunlukla TDS için max yarışçı sayısı kadar başvuru olmuyor. UTMB’ye başvurup kurada çıkmayanlara TDS’de koşma hakkı sunuyorlar ve bu şekilde kontenjanı dolduruyorlar. Yani teknik zorluğu nedeni ile çok fazla tercih edilen bir yarış değil TDS. Tabii ben bunların hepsini çok sonra öğrendim J

Konaklama, Ulaşım, Malzemeler
Sene başında TDS’ye katılacağım kesinleşti. Öncelikle kalacağım yeri ayarladım. TDS İtalya’da Courmeyaur’dan başlıyor, Fransa’da Chamonix’de bitiyor. Tüm yarışların ana üssü Chamonix. Ben de Chamonix’de yer ayarladım. Burası kışın oldukça lüks bir kayak merkezi. Bir hayli konaklama seçeneği mevcut ama yarış haftası tıklım tıklım olduğu için nerdeyse herkes aylar öncesinden kalacağı yeri ayarlıyor. Ben otel seçenekleri yerine Airbnb’den ev kiralama seçeneklerini araştırdım ve sonunda Chamonix merkeze 10 dk. yürüme mesafesinde bir Chalet – kulübe- kiraladım. İyiki de böyle yapmışım. Fiyat olarak otellere göre oldukça uygun, yeşillikler içinde nefis bir kulübeydi. Ev sahiplerimiz ise harika insanlardı. Karı, Koca ikisi de organizasyon komitesindelermiş. Chamonix’e gelmenin en kolay yolu Cenevre’ye uçmak ve buradan otobüs ya da trenle Chamonix’e geçmek. Ben de ilk olarak bu opsiyonu düşündüm. Pegasus kampanya yapar diye biraz oyalanınca Cenevre biletleri bir hayli zamlandı. Böyle olunca tatili biraz daha uzatalım, ucuz bilet opsiyonu olan Nice’e uçalım araba kiralayıp biraz gezerek Chamonix’e gidelim dedik.  Ardından Nice uçak biletlerimizi Nice’de ve Torino’da konaklayacağımız otelleri ve araba kiralama işini peşin peşin sene başında hallettim J Şimdi olsa kesinlikle direkt Cenevre’ye uçar, otobüsle Chamonix’e geçer, Nice ve Torinoda geçirdiğim günleri Chamonix’de geçirirdim.

Bildiğiniz gibi nerdeyse tüm ultra maratonlarda organizasyonun zorunlu tuttuğu malzemeler var. UTMB’de bu konuda oldukça katı olması ile ünlü. Bu yüzden zorunlu malzemeleri de erkenden ayarlama işine giriştim. Organizasyonun zorunlu tuttuğu malzemeleri ve benim kullandıklarımı aşağıda listeledim

Zorunlu Malzeme
Kullandıklarım
Mobile phone with option enabling its use in the three countries (put in one’s repertoire the security numbers of the organisation, keep it switched on, do not hide one’s number and do not forget to set off with recharged batteries)
Sony Experia Z3 Compact
Personal cup or tumbler 15cl minimum (water bottle not acceptable)
Raidlight Eco Cup
Stock of water minimum 1 litre
Çanta ile birlikte 1.5L
Two torches in good working condition with replacement batteries
Asıl: Fenix HP11, Yedek:LedLenser SEO5
Survival blanket 1.40m x 2m minimum
 --
Whistle
Çanta ile bütünleşik düdük
Adhesive elastic band enable making a bandage or a strapping (mini 100cm x 6 cm)
 --
Food reserve
10 Adet GU Roctane Jel, 1 Adet Cezerye Bar, 1 Adet Tadımca Bar, Bir miktar karışık kuru yemiş
Jacket, with a hood, capable of withstanding the bad mountain weather and made with a waterproof (minimum recommended: 10 000 Schmerber) and breathable (RET recommended less than 13) membrane (Gore-Tex or similar) *
Raidlight Top Ultralight Evo Yağmurluk
Long running trousers or leggings or a combination of leggings and long socks which cover the legs completely
Raidlight Short Tight Trail Performer + Salomon Exo Calf + Nike Uzun Tayt
Additional warm midlayer top: One single midlayer long sleeve top for warmth (cotton excluded) with a minimum weight of 180g (Men, size M)  OR a two piece clothing combination of a long sleeve baselayer/midlayer for warmth (cotton excluded) with a minimum weight of 110g (Men, size M) and a windproof jacket** with DWR (Durable Water Repellent) protection
Kalenji Kiprun Koşu İçliği + Salomon Trail Runner Warm Ls Zip Tee
Cap or bandana or Buff®
2X Bandana
Warm hat
Raidlight koşu Beresi
Warm and waterproof gloves
Hanz Waterproof Gloves
Waterproof over-trousers
Lafuma Speedtrail Climactive Pantolon


Organizasyon su geçirmez yağmurluk başta olmak üzere bütün malzemeler için hassas davranıyor. Malzemeleriniz gerçekten zorlu dağ koşullarına uygun olmalı. Buna kendi sağlığınız için uymanız şart. Yarıştan önce malzemeler için bir video yayınladı organizasyon. Bu videoda yarışı bitirme sürenize – dağda geçireceğiniz süreye- bağlı olarak malzeme seçmenizi, elit atletlerin kullandığı malzemelerin sizi yanıltmamasını tavsiye ediyorlar. Çok doğru bir uyarı bu. TDS birincisi 14:26’da bitirirken ben 27:27’de bitirdim. Arada ciddi bir süre farkı var. O adam çok ince, hafif kıyafetlerle koşabilir ama benim gibi koşucuların kötü hava koşullarını düşünerek daha ağır, daha kalın ve daha sıcak tutacak kıyafetleri koşu boyunca taşıması şart. Sonuçta ciddi bir yükseklikte ve dağda koşuyorsunuz. Dağların şakası olmuyor.

Malzemelerimi taşımak için Salomon Advenced Skin Pro 14+3 çantamı kullandım. Yukardaki malzemelere ek olarak çantada ekstra bir çorap ve ekstra bir içlik ve şapka taşıdım. Jellerin 5 tanesini yanıma aldım 5 tanesini ise dropbag’de bıraktım. Yanımda taşıdığım yiyeceklerden toplamda 5 jel, 1 cezerye bar ve birazda kuruyemiş yedim. İstasyonlardaki yiyecekler bir hayli yeterliydi. Ağrılıklı olarak çorba, peynir, çikolata, kek ve kraker vardı. Tuz ihtiyacını karşılamak için peynir yedim her istasyonda. Peynirler nefisti J Bazen de kek, çikolata yedim ve çorba içtim. Nerdeyse her istasyonda en az bir bardak kola içtim. Çeşitli enerji içecekleri ve barları da vardı istasyonlarda ama daha önce kullanmadığım için hiç yeltenmedim onlara. Size de tavsiye etmem.

Hazırlık
Açıkcası detaylı bir hazırlık planı yapmadım. TDS’ye kadar katılacağım yarışların ve o yarışların hazırlık süreçlerinin beni TDS’ye de hazırlayacağını varsaydım. Bu amaçla sene boyunca aşağıdaki yarışlara katıldım
1.       Geyik Koşuları 28K
2.       En uzun gece yarışı 60K
3.       Çekmeköy Winter Challenge 50K
İznik 2015
4.       Çekmeköy Night Challenge 50K
5.       Antalya Maratonu
6.       İznik Ultra 136K
7.       Kaçkar Ultra 45K

Kaçkar 2015
















Bu yarışlar ve hazırlık süreçlerinin oldukça iyi bir temel oluşturduğuna inanıyorum açıkcası. Kaçkar’da yükseklik yüzünden problem yaşayınca Uludağ’a gidip bir kaç koşu yapmak istedim ama bir türlü gerçekleştiremedim. Hazırlık süresi boyunca haftada bir kere spor salonuna gidip crossfit yapmaya çalıştım. Arada 1K’lık yüzme idmanları yaptım. Hafta içi genelde İTÜ ya da Enka’nın pistlerinde hız ve tempo koşuları hafta sonları ise Aydos’ta arazi koşuları yaptım. Kaçkar’dan sonra daha çok tırmanış idmanları yapmaya çalıştım. Aydos’ta kendime 850mt yükseklik kazancı içeren 18K’lık bir parkur belirledim. Bu parkurda duruma göre tek ya da çift tur atarak idmanlarımı tamamladım. Açıkcası yaptığım idmanlar yeterli mi acaba sorusu sürekli kafamı meşgul ediyordu. Strava’dan takip ettiğim bazı koşucuların haftalık 150K’lık koşu mesafelerini görünce moralim bozuluyordu. Benim taş çatlasa 90K civarı oluyordu haftalık toplam koşu mesafem. Fakat şunu biliyordumki maaşlı çalışan evli ve çocuklu biri olarak daha fazla idman yapma şansım yoktu. O yüzden kafamda soru işaretleri olsada gönlüm rahattı. Gidecek ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktım J

Yolculuk
Yukarıda söylediğim gibi ilk durağımız Nice. Uçağımız pazar sabahıydı. Son dönemlerde Pegasusun rötarları pek bi meşhur olmuştu ama biz henüz denk gelmemiştik. Bu vesileyle bu rötarla da tanışmış olduk. Yaklaşık 2.5 saat rötar yaptı uçağımız. Bahane olarak öne sürdükleri Sabiha Gökçen’in çok yoğun olması. Nice’e indikten sonra araba kiralama şirketinin shuttle’ını aradık biraz. Planımız bir an önce arabayı alıp çevre yollarından Torino’ya ulaşmaktı. Arabayı kiraladık. Al Pacino kılıklı Fransız abi bana full kasko satmak için bir hayli uğraştı.  “Sen bilmezsin burada çok kötü araba kullanıyorlar, her an araba çizilebilir, hasar alabilir” gibi bir şeyler söyledi. Ben de “ben İstanbul’da araba kullanıyorum” diyince o zaman alışıksındır dedi J Sonunda 122 Euro ödeyerek full kasko yaptırmaya karar verdim. Önce biraz pişman oldum ama ne kadar doğru bir karar olduğunu daha sonra öğrenecektim. Arabayı aldıktan sonra direkt İtalya’ya doğru yola çıktık. 2004 senesinde bütün bu sahilleri motorsiklet üzerinde dolaşmıştım ve yollara aşinaydım. Monaco’da formula parkurunda motor sürmek eğlenceliydi. Monaco’yu yeniden ziyaret etmek isterdim fakat şimdi hiç vaktimiz yoktu, bu yüzden nerdeyse hiç durmadan yol almaya devam ettik.

Ancak akşam 8 gibi Torino’ya ulaşabildik. Otel’in hemen önünde beleş otoparkı görünce park ettim. Otelin kapalı otoparkı vardı ama hiç gerek görmedim!  Otele yerleştikten sonra bir şeyler yemek için etrafta  biraz dolaşınca otelin biraz tenha ve göçmenlerin yoğun olduğu bir bölgede olduğunu fark ettik. Açık olarak sadece ufak bir Türk Kebabçı vardı J Burda bir şeyler yiyip otele geri döndük ve ertesi gün gezeceğimiz yerlerin planını yaptık.

Sabah arabanın yanına geldiğimizda aşağıdaki manzara ile karşılaştık. 


Camı kırıp torpidoda bırakma gafletine düştüğümüz  Navigasyon cihazını çalmışlardı. Hem şok olduk hem de moralimiz bir hayli bozuldu. Önce ne yapacağımızı biraz düşündük. Başımızın ağrımaması için bir şekilde bu olayın raporunu tutturmamız ve kiralama şirketine haber vermemiz gerektiğine karar verdik. Ben şirketi aradım ama ulaşamadım. Otele geri dönüp mail attım. Resepsiyondaki kızlardan da en yakın karakolun tarifini aldım. Karakolu bulduk ama kapalıydı. Kapıyı çaldım, diafondan cevap verdiler, durumu anlattım, bana başka bir adres söyleyip oraya gitmemi istediler!! J İtalya’da pazar günleri karakollar kapanıyormuş meğersem!! Otele geri dönüp durumu anlattım. Önce resepsiyondaki kız da duruma çok şaşırdı. Telefon edip teyit etti. Merkezde nöbetçi karakola gitmemiz gerekiyormuş. Cep telefonumda 3G problemi yaşadığım için navigasyon şansımız da yoktu. Resepsiyondan printini aldığımız google map’e göre Torino sokaklarında turlamaya başladık. Karakolu bulamadığımız her dakika sinir katsayım artıyordu. Torino bizi hoş karşılamamıştı açıkcası. Sonunda karakolu bulduk. Bizimle ilgilenenler gerçekten karikatür gibi karakterlerdi. Nöbetçi oldukları için bir hayli sinirliydiler. Velhasıl durumu anlattık, kayıp/hırsızlık kaydını tutturduk, bir örnek alıp karakoldan ayrıldık. Bir marketten koli bandı alıp camı güzelce bantladım ve soruna geçici bir süre için noktayı koymuş olduk. 


Kalan vaktimizde Torino’da turladık. Palazzo Reale’yi gezdik, güzel bir biftek yedik ve otelimize döndük. 

Torino




Palazzo Reale



Maillerimi kontrol ettiğimde kiralama şirketinin arabayı tamir için Nice’e geri getirmemizi önerdiğini gördüm. Dedim TDS beni bekler ne Nice’i bizim hedefimiz Chamonix J

Ertesi sabah erkenden Chamonix’e doğru yola çıktık. Sorunsuz bir otoban sürüşünden sonra çok merak ettiğimiz Mont Blanc tünelinden geçip Chamonix’e ulaştık. Bu tünel tam olarak Mont Blanc’ın Auguille du Midi zirvesinin altından geçiyor. Yaklaşık 12K ve 1965 senesinde açılmış. Bizim gibi arabayla geliyorsanız ve geri dönecekseniz mutlaka gidiş – dönüş bileti alın. Bileti aldığınız tarafa göre fiyat farkı var. İtalya tarafı biraz daha pahalı. Biz 55 euro civarı ödedik bilet için. Chamonix’de ilk iş olarak yolumuz üzerindeki Carrefour’a uğrayıp mutfak alışverişi yaptık. Ardından çok fazla aramadan kulübemizi ve ev sahiplerimizi bulduk. Çok güzel bir konumda, küçük ama gerekli her şeyi çok şık bir şekilde içeren bir kulübe bulduk. Ev sahiplerimiz Paul ve Domique’de UTMB organizasyon komitesindelermiş. Bize Chamonix hakkında bilgi verirlerken inanılmaz bir fırtına koptu ve müthiş bir yağmur indirdi. Tam da o sırada PTL startı verildi. Resmen acıdım katılımcılara :/

Kulübeye yerleştikten sonra yağmurun biraz dinmesini bekledim. Amacım yarış öncesi son bir koşu yapmaktı. Yağmur hafifleyince çıkıp biraz koştum. Bu vesile ile Chamoix ve etrafınıda biraz keşfetmiş oldum.

Koşu Öncesi
Ertesi gün –Salı. Yarış Çarşamba sabahı başlayacak- malzeme kontrolünü yaptırıp kayıt işini tamamlamamız gerekiyordu. Paul ve Dominuque’in önerisi ile kayıt işini öğleden sonraya bırakmaya karar verdik. Sabah bir diğer TDS koşucusu sevgili Cenk Turan ve eşi Şenay ile buluşup teleferikle Auguille du Midi’ye çıktık. Bu zirve ve teleferik bir hayli meşhur ve inanılmaz bir cazibe merkezi. Hava güzelse eğer ciddi bir bilet kuyruğu oluyor. Zirveye çıkarken ve zirvede gördüğümüz insan profilleri başlı başına bir yazı konusu olabilir. Dağcılar, kaya tırmanışçıları, yürüyüşçüler, kayakçılar vb. her türden outdoor sporları ile uğraşanlarla doluydu zirve. Bizim amacımız biraz yüksek irtifada kalmak ve fotoğraf çekmek. Manzara tam anlamıyla nefes kesici. Yolunuz buralara düşerse mutlaka çıkın J


Sevgili Cenk ve Eşi'nin Fotoğrafını Çekerken :)






Auguille du Midi dönüşü akşamdan hazırladığım malzemelerimi alıp kayıt merkezine gittik. Paul’un geç gelin önerisine rağmen bir hayli kuyruk vardı ama kuyruk hızlı ilerliyordu. Eğer malzemelerinize güveniyorsanız ve eksiğiniz yoksa kayıt işleminin bitmesine yakın saat 18:00 gibi gelmek en mantıklısı. Hem kuyrukta bekleyip yorulmazsınız hem de gününüz boşu boşuna bölünmemiş olur. 

Kayıt Kuyruğunda

Dediğim gibi kayıt işlemleri çok hızlı ilerliyor. Tüm malzemelerinizi kontrol etmiyorlar. Bir uygulama ile rastgele beş malzeme seçiliyor ve bu malzemelerin listesini çıktı olarak size veriyorlar. Ardından size hava alanlarındaki gibi tepsilerden verip bu beş malzemeyi tepsi içinde hazırlamanızı istiyorlar. Hazır olunca kontrol masasına gidiyorsunuz, tek tek kontrol ediyorlar. Benim listemde yağmurluk ve kafa fenerleri vardı. Yağmurluğu dikişleri ve fermuarı ile birlikte didik didik incelediler, fenerleri tek tek test ettiler ve pillerini kontrol ettiler. Yani kontrol işi bir hayli ciddi. Burayı geçince göğüs numaranızın ve çipinizin olduğu zarfınızı alıyorsunuz. Bu zarf içinde çantanıza takılacak olan çip de bulunuyor. Başka bir masada bu çipi çantanıza takıyorlar. Ardından katılımcı tshirtünüzü ve dropbaglerinizi alıyorsunuz ve kayıt işlemi bitiyor. Bütün bu işlemler çok hızlı ve nerdeyse kusursuz işliyor. Organizasyonun ücret karşılığı sms hizmeti de var. 8 Euro karşılığında belirlediğiniz telefon numarasına her kontrol noktasından geçtikten sonra bilgilendirme sms’i atılıyor. Hayriye için bu işlemi de tamamladıktan sonra burada işimiz bitiyor. Bir de 30 Euro karşılığı destekçilerin istasyonlar arası taşındığı otobüs hizmeti var. Ben sabah Hayriye de başlangıç noktasına gelebilsin diye bu hizmeti de önceden satın almıştım. Fakat sadece başlangıç noktasına bir yakınınızın gelebilmesi için para vermenize gerek yokmuş. Sabah direkt sizle birlikte otobüse binebilirler. Courmeyour’daki startdan hemen sonrada Chamoix’e aynı otobüslerle geri dönebiliyorlar. Boşuna para vermeyin.

Kayıt Bitti. Numaramı Aldım :)
Kayıt işlemi de bittikten sonra kulübemize dönüp çayımızı demledik ve Mont Blanc’a karşı dinlenmeye çekildik J

Çayı Beklerlen :)

Comments

Popular posts from this blog

Ultra Trail Du Mont Blanc 2017

Uyumamam lazım, uyursam bir daha kalkamam. Neye ihtiyacım var? Su. Suyumu doldurmam lazım. Midem düzeldi artık, bir şeyler yemem şart. Kahve! Kahve içmem lazım. En iyisi soğuk suyla yüzümü yıkıyayım. Yaa kim çıkarıcak şimdi eldivenleri...  Trient istasyonunda çadırın ortasında dikilmiş, batonlara yaslanmış vaziyette kendi kendime konuşuyordum. Adeta paralize olmuş, gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. 34 saattir koşuyor ve yürüyordum. Daha ne kadar sürecek bu iş? Oysa ne kadar güzel başlamıştı herşey! Koşmaya başladığımda arazi koşuları hakkında hiç bir bilgim yoktu. Pendik sahilden başlayıp Bostancı’ya, Caddebostan’a kadar koşardım. O zamanlar tek hedefim kilo vermek ve İstanbul Maratonunu bitirmekti. Kilo verdim, İstanbul Maratonu’nu da bitirdim 😊  Team Kronos’un düzenlediği Aydos koşuları ile arazi koşuları ile tanıştım. Sonra yol koşuları beni hiç çekmez oldu. Youtube sayesinde Utmb’den haberdar oldum ve ben de birgün bu yarışı koşucam diye kendi kendime söz verdim. Asl

Samsun Uzun Mesafe Triatlonu

  Nerden Çıktı Bu Triatlon Merakı? Daha önceki raporlarımda spora zayıflamak için başladığımı yazmıştım. 2011 yılında 100 kilonun üstündeydim ve artık zayıflamam gerektiğinin farkına varmıştım. Bu farkındalık ya da aydınlanma apayrı bir yazı konusu olabilir; öncesinde ciddi ciddi pek de kilolu olmadığıma inanıyordum açıkcası 😊 Kilo vermek için şirketin spor salonuna inip herkesin yaptığı gibi koşu bandında koşmaya başladım. 2K, 3K derken kesintisiz 5K koşabilmeye başladım. Bu dönemde şirketten arkadaşım -gene benim gibi bir hayli kilolu- Aydın’da bana eşlik ediyordu.   Yavaş yavaş kilo vermeye de başlamıştım. Aydın’dan   “madem spor yapıyoruz, bir hedefimiz, bir amacımız olsun, bir yarış belirleyelim onun için idman yapalım” önerisi çıktı. Kendisi Triatlon meraklısı olduğu için Triatlon yapmak istiyordu. Nasıl olur, nerde olur, nelere ihtiyacımız var diye bakınırken bir diğer sevgili dostum Alper bize bir hayli yardımcı oldu ve “gelin Kuşadası triatlonu için hazırl

Salomon FellRaiser İncelemesi

Fell Running ya da Hill Running ilk olarak İngilterede hayat bulmuş. Kayıtlara göre ilk yarış 1064 yılında İskoçya’da koşulmuş. Hikayeye göre Kral Malcom kendine ulak seçmek için bir yarış düzenlemeye karar verir. Braemar bölgesindeki Creag Choinnich tepesine ilk çıkıp inicek olanın kazanacağı bir yarış düzenler. MacGregor kardeşlerden küçük olanı zirveden ilk dönen olur ve kral tarafından ödüllendirilir. Kısaca FellRunning zorlu, teknik, yumuşak zeminlerde yapılan, hedef tepeye ilk tırmanıp geri dönenin kazandığı yarışlar olarak tanımlanabilir. Salomon'un Fell Raiser’ı da ismini bu yarışlardan alıyor. Salomona göre FellRaiser S-Lab FellCross’dan esinlenerek tasarlanmış. Hafif, düşük profilli, çabuk kuruyan, özellikle çamurlu ve yumuşak zeminlerde kullanımı amaçlanan bir arazi ayakkabısı. Ayakkabının topuk/burun yükseklik farkı 6 mm. Topukta 12mm, burunda ise 6 mm. Slab serisi kadar minimalist değil, daha fazla yastıklama sunuyor. Fakat gene de oldukça hafif bir